30.12.2015

geçmişin son günü




bir kaç iyi müzik , bir kaç portakal , bir kaç fincan , bir kaç çikolata, bir kaç gülümseme , bir kaç kalp atışı , bir kaç kar tanesi ve bir kaç satırdan ibaret ,
bir kaç saat geçireceğiz hepsi bu.
hiç bir farkı olmayacağını şimdiden biliyor olmalısın
benim gibi
sen de ,  küçük bir kelimeyle mutlu olanlardansın
ve mutluluklarının çoğu kendi içinde çok şiddetli.
bahsettiğin hislerin zihninde yanıma gelmesi , bu küçük mutluluklar gibi benim için ama tam tersi.

ben hiçbir imkansızlığa sarılmak istemiyordum , hiç bi zaman istemedim. Sadece mümkün mü diye düşündükçe daha çok yürümek istedim
ve olmayacağını yürüyerek öğrendim.

sen de biliyorsun artık
ve önümüzde tek bir gün var herseyin değişeceği o gelecek için ..
benim ihtiyacım olan şans ,
seninki bir kaç harf .

geçmişin son günü ,
sana ait tüm kalabalığa inat 
son kez sarılmam , yine de iyi hissettirirdi..












29.12.2015

iki laf




dile getiremiyorum , kalbimin iki çekmece altında öylece duruyor yazmak istediklerim
buna rağmen anlatmaya çalıştığım zamanları da  hatırlamıyor değilim .
ne olduğunu , neler hissettiğimi  aslında saklamıyorum
bi düşünce , binlerce yıldan daha uzunmuş gibi geliyor bazen , daha yaşamadan yoruluyorum ,
tüm yazılmış , okunmuş cümlelere rağmen beni anlayacağını hissetseydim eğer ,
ne farklı olurdu ki şu an?
hangi düşüncen, cümlen, sorgulaman

düşünüyorumm ..
belki de sadece iki lafın belini incitirdik , hiç kırmadan 

17.12.2015

bişeyler yazmak için bes dakikam var , ama senin okumak için çok vaktin





Benim zavallı kelime oyunlarım, bu uykusuzluğun içinde nasıl da çocuk gibi şimdi 
O 'uyku hali ' her zaman , kelime oyunlarım göze en masum ve saf haliyle gözüktüğünde bile , aslında bir kelime oyunu olmadığının üstelik tam da böyle anlatılabileceğinin, başka türlü ifade edilme olanağından yoksun
olduğumun altını çiziyorr...

Bir boşluğun içinde, bildiğim tek günün yine o zihnin içinde hayal edilmiş bir gün olmasına
gülümseyerek  , uykusuzlukla iyi  geçinmeye çabalıyorum...
ordan bakıldığında bu halim nasıl görünüyor
hiç bilmiyorum..



9.12.2015

araf




bişeyler oluyor ve değiştirebilme ihtimalim yok artık. 
etrafımdaki herkes mutlu olduğuna göre ben de olmalıyım , içimden çığlık atmalı ,deliler gibi hayal kurmalı ,  şarkılar söylemeli ve dans etmeliyim ..

ama ben derin bi uykunun dibinden sesleniyorum 
farkındalığım , kalp kriziyle eş değer 
uyumak istiyorum.



 

30.11.2015

16.11.2015

beklerken






en guzel mevsimde bir bankta , randevu saatini beklerken . panik aynı zamanda çok yorgunken.
ben parmağını tutup gözlerimi kapatmışken , sen zihninde yüzlerce fotoğraf karesi oluştururken.



***

 

23.10.2015

Şiddetle muhtemel





Bir gün , çok uzak olmayan hatta çokça yakın olan o gün ; sözcüklerin giydiklerimiziden cok daha fazla ve hızlıca yıprandıgı bi dönemde , elimizde ;
pis, anlamsız, korkak ; tekrarlana tekrarlana rengi solmuş , mat
karşımızdaki insanlar gibi buz gibi , donuk ; anlamsız, gereksiz
üstelik saman tadında sözcükler kalıcak..

oturulup konusulucak , bi takım şeyler söylenecek ; imla kurallarıyla gelecek üstüne.. iki kelimenin birleşerek ortaya getirdigi anlamı, milyon kelime çıksa da üst üste ; biliyorum sağlayamayacak.

korkarım aynı insanlar gibi kelimelerde , zayıf olanlarla çok vakit geçirdiklerinden kendilerini güçlü sanacak..




19.10.2015

pervaz




perdesini araladığın pencereden giren son güneş , pervazın neşelenmesi için sırayla dizdiğin bitkiler üzerinden göz kırpardı sana.
yattığın yerden kalkıp yapraklarına dokunur , parmak ucunla nemini kontrol ederdin her toprağın.

ışığı sakin , havası mutedil bir akşamüstü duymak istediğim tek ses, bilmek istediğim bi'şeyler söylerdi bana.
her kelimesini anlar , serinlerdi kalbim bitkilerin toprağı kadar




8.10.2015

kışbahar





kendimi en iyi hissettiğim , kendimi en iyi ifade edebildiğim , yaptığım bi çok şeyden en çok keyif aldığım bu zamanlarda ;
en net hissettiğim şey , yorgunluk .
yazdan , sıcaktan , güneşten , yapılan planlardan , gerçekleşenlerden ve gerçekleşemeyenlerden ; arkadaşlardan , aileden , beklentilerden ve malesef hayal kırıklıklarından , uykusuzluktan , terlemekten , zoraki gülümsemelerden , istemediğim yerlerde bulunmaklardan , nasılsınlardan , seslerden , gürültüden , insanlardan ..
yorulduğumu hissetmiyor, biliyorum.

yaz mevsimi çok gürültülü, çok boş konuşuyor ve onun zoraki enerjisini sevmiyorum.
baharın durgunluğunu ve kışın samimiyetini -yaz*ın bana verdiği yanık tenime ve çok sevdiğim çillerime rağmen - hiçbirşeye değişmem.

havada üşütmüyor şimdilik
mevsim döndü ama o hep sevdiğim aralık*ta sıkıştı kaldı.
kışbahar dediğim döngünün ilkindeyiz. (ikincisi ise kıştan çıkıp ama hırkamın içinden kolayca çıkamadığım zamanlara denk geliyor)
telaşesiz , kulağımda Nilipek*in olduğu günler boyunca dinlenmek istiyorum.

konuşmadan , sarılarak ; insansız hava sahasında sadece biz.
*sendenuzakta* çalıyor kalbimde ;  gözlerim kapalı, evim sessiz*






17.09.2015

sükunet




Birbirini anlayan insanlar haklı çıkmak için uğraşmaz , uzatmazdı. 
Yazdı hem , kalabalıktı ; birde birbirimizi bunaltmaya ne gerek vardı . Zaten günler ağızlarından mutsuzluk saçanlarla doluydu  , hep konuşan ama hiç dinlemeyenlerin ülkesine ait bayrağı uzaktan bile tanır olmuştum. 
Ama onun zaman zaman sözcüklerden emekli oluşunu hiç dert etmezdim çünkü ; tek bi yudumla aklına düşerdim , geri gelirdi, bilirdim. Ay*ın evrelerini parmağının ucuyla çizdiği sırtım rüyasına girerdi ama bana uyur/uyanık anlattığı yeniay ona göre yeterliydi. Soruya ya da cevaba luzüm yoktu , anlaşmanın bir yolunu bulmuştuk .
Ben,
bana sözcüklerle sunduğu sukünete yerleşmiştim , onu bilmem ama bence talihliydim . 



olmalı





hiç sarhos olmadığında bile sallanarak yürüdüğn bir yol,
susmayı , konuşmaya tercih ettiğinde ; seninle susacak ve
mutlu olduğunda bile dağılıp , taşmana neden olacak bir adam, 
en sıkıntılı dönemlerinde de seni heycanlandırıcak yeni kitap ve müzikler..



16.09.2015

deniz





O, cümleleri bi araya getirdiğinde ben, durgun , sakin ve serin bir denizi seyrediyor gibi olurdum.
Yüzüme baktığında , güneş batardı en sevdiğim coğrafyada . 
Sorduğu soruların cevapları bir balık teslimiyetiyle düşerken sandala, en sevdiği kelimeler oltadan düşer, kıyıya vururdu 
o duyamadan.





15.09.2015

tuhaf



Ben yavaşça düşerken dünyaya, en olmayacak yerde duruveren , yarıştırdığımız o yağmur damlalarından en tuhaf olanıydım . 

pencere pervazına tutunduğumu tahmin etmen üzere,  yazarken durup bi yere sabitlenen bakışlarının hatrı var ..

işte sen beni önce ordan tanırsın. sonra can bulur ellerim, saçlarım. 




14.09.2015

mesela.





çiçekli elbiselere inanıyorum.
suratındaki ifade ne olursa olsun , neşesizliğini saklayabildiğin ve nasılsın sorularına karşı bi cevap olarak giydiğin en başarılı şey.
hırka , asla değil mesela.




12.09.2015

rafine







çoğu zaman bilinçaltının büyük bi titizlikle kenara ayırdığı , sakladığı ve görmelere kıyamadığı o şeye* rüyalarla ulaşabiliyorum.
yazıyorum , orda bile küçük kağıtlara notlar alıyorum.
gerçekliği uğruna bahse girip , sonra rüzgarın  balkon kapısındaki jaluzi tıkırtısıyla hiç ettiği bahis ortamının yokoluşuna tanıklık ediyorum ,
yastığımın altında kalem arıyorum hatta.
gün içinde flashbacklerle hırpalanıp huzuru bi fincan çayda ve bi audrey filminde buluyorum , ne garip.

oysa az sonra kararıyor hava , başlıyor yağmaya , erken davranmışım diyorum günün huzurunu tanımlamaya
saçımdan koluma düşen damla hiç şaşırtmıyor , yine rüyamı hatırlatıyor bana.

işte tam o an ,

 *bugün ,
bütün hikayeleri sadece ben yazayım , bütün filmleri sadece ben izleyeyim , bütün kitapları sadece ben okuyayım istiyorum.

sen , tüm çiçekleri bana topla , sustuğun tüm kelimeleri bana fısılda istiyorum*

notu geliyor aklıma.





11.09.2015

beni biliyorsun





kafamı mesgul etmeyi seviyorum.
bunu yazarak yapmayı ve akabinde senin kafanı mesgul etmeyi daha çok seviyorum.
okumanı , okurken zihninde dört yüz metre engelli koşan kelimelerin , doğru yerlerde kanat çırpmasını ve göz bebeklerini büyütmesini hayal ediyorum.
kimseyle yarışmıyorum.
tek* olmasına yıllar önce karar verdiğin hiçbir hissin yeni sahibi olamam.
ben ,
yeryüzü kelimesini bi kağıda yazıp , cebine koyan ve gökyüzü olmasaydı eğer yere ne derdik sorusunu sorduranım sana.

kim yapıyor şu zamanda, 
sana kelimelerden ve hayallerden bahsediyorum .




10.09.2015

mükemmel değildik hiç





bir kaç tatlı şarkımız,  küçük kalp çırpıntılarımız vardı,omuzlarımızın birbirine değdiği an kadar azdı yaşadıklarımız.
zeytinyağı tonundaki gözlerime anlam katardı okuduklarım , kitaplarım , romanlarım ve kahramanlarım
her yazı için ayrı çizilmiş resimlerim vardı eskiden , siyahlarım , grilerim ve saçlarım

çeşitli mutluluk maskeleri altında -her zaman değil , zaman zaman - içlenen kalbin ,
elmacıklarının altında ince bi hüzün çizgisi oluşturmalı aklına geldiğimde , her gülüşünde o çizgiden sallanmalıyım

iç denizlerimin su seviyesi yavaş yavaş yükselirken ,bir dağ esintisi kıvamıyla havalanırdı göz kapaklarım , kirpiklerim ve yaşlarım

değişik yönlerden rüzgarlar eserdi yokluğuna doğru
serin bi eylül , sabaha karşı  saçlarının kıvrımlarından kayıp düşmüş olmalıyım





9.09.2015

herpes




bağışıklığımla imzaladığı barışı bu sabah bozmuştu 
saatler ilerledikçe bi orda bi diğer tarafta farkettiğim uçukların dudağımı öpülemez kılmasına moralim bi hayli bozulmuştu.  






8.09.2015

dünya





dünya mutsuzluğuyla yastığımın samimiyetine sarıldığımda , değmesin hiç kimse ne uykuma ne uykusuzluğuma . 
 tüm dünya benim - sen dahil - gözümü kapattığımda .





4.09.2015

bazı odalarda kahveler daha geç soğuyor değil mi ?




***önce sadece gülümsüyor sorduğum soruya karşılık .
sonra dizlerinin üzerine koyuyor başını. yıllardan beri ilk defa konuşmuş , yorulmuş gibi . nefesi bile düzensiz , göğsü inip kalkıyor.
burdayım demek ister gibi elimi koyuyorum omzuna ,  kırlangıçlar gibi titriyor .
omzu öyle bi yer ki , orada dünya dönmüyor.





dört




hava,
çıplak ayak bastığım taşlar kadar , balkonda unuttuğum bi hırka kadar serindi.
saçlarıma oldukça nazik davranıyordu rüzgar .
yaprakların müziği , ağaçların şarkısıyla iç içe geçmiş , dinlemek isteyen herkes duyabiliyordu
perdeleri çekilmiş , ışıkları sönük olanlarda vardı ve bence onların kalpleri de kapalıydı 
düşünüyorum da ;
benim dört odaya sığdırdığım şeyler , onların bir odacıklı kalbine ne kadarda fazlaydı .





1.09.2015

güzbilgisi - repost .



 bir yıl önce bugün. tekrar okumak ister misin ? 

***




bak ne güzel kaynıyor  porselen demlik ,
kimbilir ne diyor tıslayan buhar .
sahiplenmeyenin kalmadığı ay , nasıl da sömürüyor yazın yerini.
sessizce , küçük ünlü uyumu dahil her kurala uyarak , parmak uçlarını üşütüp , adını söylerken dudaklarını mutlu ederek yerleşiyor tarihe.

iklim değişiyor.
ahşap korkuluğa bıraktığını aldım.
ellerimi ısıtan bi fincan ve içimi ılık bi çaydan başka bişey istemezdim zaten.

hırka mevsimi geliyor
aynı senin gibi , 
sağım solum belli olmasa da bana gülümsemeyi ihmal etme
diyen gökyüzünü kıramazdım .




Bensenicozdumevreni






Ben Seni Çözdüm Evreni*nde yaşayan insanlardan uzak durmam gerektiğini uzun zaman önce anlamıştım .
anlamıştım ve dudaklarimin iki yaninda zoraki gülümsememle oluşan o iki kıvrımdan başka bişey göstermemiştim onlara


ne sesime saklanan onsekiz yaştan ne gözlerime sinen küçük bulutlardan , yoktu haberleri


Ben Seni Çözdüm Evreni*nde yaşayan insanların kavanozlara sıkıştırıp kapakları sıkıca kapatarak ve işte tam da böyle olmalılara sığınarak oluşturdukları Herkes Gibisin Huzur Evi *nde yaşayamazdım zaten , benim alışık olduğum gibi aydınlık değil pencereleri.

 üzgün değildim anladıklarımdan.



*hemcinskaosu*

27.08.2015

bir kitabın iki kalpli kahramanı olur muydu hiç?





çıktığı ilk günden itibaren çokça merak edip , edinip ; ama içini açıp okumadığım
bazen günlerce bakışmama rağmen , cesaret edip okuyamadığım
bi kitap,
farksız
tanıdığım ilk günden beri onu çokça merak edip , kalbine girip ; ama yerleşemediğim
bazen günlerce düşünmeme rağmen , cesaret edip tek bişey söyleyemediğim.
bi insandan.




26.08.2015

eve dönüş yolu hüzünlü




sadece gülümsemeler vardı , içten ve gözleri kapalı .
şimdi ağrıkesiciler onların yerini aldı.

dinlediğim ,
okuduğum ,
kulak verdiğim ve
yazdığım bu
kelimeler
az önce dinlediğim bi şarkıdandı .


*sana demiştim dünya büküldü
 bana verdiğin tek şey hüzündü*




14.07.2015

günışığı






belki de bugün ;
gün ışığı yanlış şeyler söylüyor kulağına  , dinliyosun ve o an unutuyosun hepsini.
yapmak istediğin hiçbişey o an yakınında değil ve  güneş altında günü geçirmenin peşine düşüyorsun tek başına.
kafanı bulman mümkün ama konuşacak kimseyi bulamamanın sana göre tek bir sebebi var.

duyarlılık kıyılarını döven bencillik dalgaları ,üstelik nedeni belli ama çoğunlukla belirsiz olan bi hüzünle birlikte hayal gücünü aşndırıyor.


ama dedim ya
belki de tam tersi .

günün en güzel saatine ait olan denizin sesi , parmaklarını şişesine yapıştıran suyun soğukluğuyla arkadaşken , okuduğun bir kaç satırdan ibarettir hepsi.








10.07.2015

Su





Bu akşam, içine uzun zamanların bile unutturamayacağı bi an saklansın diye geldim buraya , 
kıyıda oturuyorum , küçük dalgalara sabitlenen gözlerimle birlikte dalmışız suya ,dayamışız sırtımızı deniz kabuklarına.
o anda bana:
-biliyor musun eskiden buralar hep umuttu- diyen mutsuz planktona -üzülme - diyorum. 

 her yarım ada bile diğer yarısını arar bu dünyada-




3.07.2015

çay





 Henüz seninkileri duymadan, sadece benim hayallerime kulak verdiğimizde bile kmlerce kelime dizilirdi peşpeşe .
Geceler, sabahlar ve gündüzler boyu takip ederdik hepsini ; hergün başka bir kitap içinde.
Sınırı olmazdı hiçbir duygunun ;
bazen sırf sağ yanağımdaki gamze oraya çok yakışıyor diye kalkıp bi çay demlerdin ,
bazen de sırf dağlar denize paralel diye mutlu olurduk
birlikte.





20.06.2015

sarılıpta sakla :r u y a



yururken omzumda taşıdığım koluna ev sahipliği yapıyorum
ikimizden daha iyi anlaştıkları kesin , göz ucuyla hep bakıyorum
benim a dediğim sende hep z oluyor , bir dediğim evriliyor, üç oluyor diye isyan edecek değilim tabi ; sonucta her cümlem bi karşılık buluyor
sukutun altın olduğu zamanların içinde , sozcuklerin kalp ısıttığı zamanların dışında
günlerden bir gün omzum küsmüş ellerine ve koluna.
bir dalganın içinde kaç damla var bahsine girmişizde , saymışız tüm damlaları , ben yenilmişim
gibi
dudak bükmeli.

 keske tanik olabilseydin ,oyle guzeldi ki



11.06.2015

söylediğini sandığım şeylerin aslında söylemeni istediğim şeyler olduğunu anladığım andan itibaren sadece bir kere okuyorum cümlelerini




doldurduğumuza inanmadığım boşluklara taktığımız isimler bazen tek hece bazen uzun bi cümle oluyor farkında mısın 
hatta öyle bir inanmazlık durumu var ki , 
bana mı dedin? diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum çoğu zaman.
ama neticede ,
ne kalbe ne de zihne bu kadar yüklenmemek lazım diyerek vazgeçiyorum konuyu uzatmaktan .
adı bi*şey olan, aramızda varolan, gülümseten ve özellikle mevsim kışa döndüğünde iç ısıtan her türlü his öbeğine karşı beslediğim bu şefkat, 
ikimize da yeter. 

yağmur değil mi onu taze tutan ?

1.06.2015

luftmensch



bazen hissettigin en buyuk yalnızlık , 
okudugun kitapları kimseyle konuşamamak , izlediğin dizilerin arkasından biriyle atip tutamamak , yeni öğrendiğin bir kelimeyi düşünürken bunu paylaşamamak olabilir .
tabiki moralimi bozmayacaksın . bu hep böyle olmayacaktır .


Luftmensch : Hayalci insanlara denir. Direkt çevirisi “hava insanı”dır.

24.05.2015

düşüncedağı.




 havanın güzelliği hep bahane bize , ben gözbebeklerini hep sırtımda hissediyorum.
kirpiklerinin arasına kurdum ben salıncağımı , rüzgar nerden eserse o tarafa dönüyorum

bu hissin en tuhaf noktasında oylece salınıyorum 

gölgede dinlendirdiğim hayallerimin yanına kıvrıldım
dinleniyorum.


20.04.2015

on saniye




bi sırt cantasi , ilk kez geldiğim bi kasaba.
tedirgin adımlarım , rüzgardan sakındığım kahkullerimle birlikte yalnız sayılırız.
hangi yöne esiyor buranın rüzgarı , ne tarafa doğru gidiyor insanları bilmiyorum.
seni göremiyorum.
birşeyi görmesende orda olduğunu bilirsin ya nın  o havada bırakan hissiyle oturuyorum masaya , 
daha sert esiyor artık , hava döndü , bulutlardan anlıyorum . sorun değil , belkide beklediğim bu , o an bunu düşünemiyorum.
cay içsem , hem vakit geçer , hem içim ısınır
masaya bırakılan bardağa bakıyorum , bırakan el senin mi , bilmiyorum.
iç sesimle konuşuyorum , zaten onunla karşılıklı yaptığım herşeyi çok seviyorum 
konuşuyorum , senin de için bi yerlerde üşüsün diye hiç durmadan konuşuyorum
o sıra uzaktan gelen seslere dikkat kesiliyorum , tanıdık bi kelime arıyorum cümlelerde, bu ses senin mi bilmiyorum .
yüzümü kaldırıyorum , güneş yansıyor ,
gelirsen eğer bu anların biteceğini aslında biliyorum
kahkullerimden goremiyorum pek ama
bu yüz senin mi , bilmiyorum .

bi rüya olsa en fazla on saniye sürücek olan bu bi kaç dakikayı
sanırım günlerdir düşünüyorum.








12.03.2015

kavis





uzaktan baktığımda öyle mutlu ki !
etrafı kalabalık , gelen kahkaha sesleri inanılmaz , herkes bir ağızdan konuşuyor belli ki , hiçbişey anlaşılmıyor .
gözlerim yine onu buluyor , yaklaşıyorum bir iki adım ,
yüzündeki ışıltı azaldı mı ne, bulutlandı sanki ,
seçemiyorum .
yine insanlar dağıtıyor dikkatimi , o sesler ,
herkesin enerjisi ayrı patlıyor belli ki uçuşuyor konfetiler
yaklaşıyorum yine
kulaklarına doğru kavislendiğini gördüğüm dudakları düzleşiyor
göz bebeklerim büyüyor , doğru mu görüyorum
ona yaklaştıkça o mutluluk yok oluyor , uzaktan gördüğüm hiçbişey aynı kalmıyor
onu daha net gordukce anlıyorum
gözümün gördüğü bile her zaman doğrusu olmuyor. 

yüzüne bakıyorum , bana bakıyor
bu gülümseme daha öncekine hiç benzemiyor 



12.02.2015

bi kaç gün *





havası ağrı kesici olsun , denizi elimden düşmeyen o kitapla yarışsın.


16.01.2015

O




tabiatı gereği sormazdı.
sorularla işi hiç olmamıştı. çoğu zaman mantıklıydı , mantıklı ve suskun.
zaman geçtikçe sessiz ve kabullenmiş bi halin koltuğuna oturmuştu ve gördüğüm kadarıyla rahattı.
kabartma tozuyla kabaran dalgaların ve toz zannettiğim kumların arasında bu kabullenmişliği hiç batmıyordu gözüme.
nasıl batabilirdi ? ne zamandır görmüyordum ki .

tanımıyordu pek beni.
beni tanımaması yürüyüşüme yansıyordu .
sesime , konuşmama , yazılarıma ,
uyanışlarıma , uykularıma ,
ama iyi gecelerden çok günaydınlarıma.
çünkü kahvaltıların mutlulukla olan ilgisi biçokları tarafından kanıtlanmıştı.
bahsettiği kahvaltı sözü , o unutsa da aklımdaydı.


beni anladığını sanmıyordum.
olmasını istediği herşeyi söylerdi,
çokta hissetmezdim o sıcaklığı , kalbinin yakınlarında varolduğunu söylediği
bir cümle içinden çıkabilecek kırkbir anlamdan doğru olanı bulursam , o zaman kazanırdım yarım dudak gülümsemesini.



bence
ben biliyordum onun ne istediğini.
ama o ,

tanıdığını ve anladığını sanıyordu beni.



5.01.2015

battaniyedüzlemi *






dereceyle birleşip oksijenimden çalarken , şu dışardaki ruzgar
topladığım saçlarımı fırsat bilen kar , hep omuzlarıma yağdı bugün.

kalbimden güzel olan ne varsa aldı , bırakmadı dinlediğim şarkının hüznünden başka
tam iki buçuk dakika boyunca , benim kalbime yağdı kar

düşünecek zaman olmayan günleri sevdiğim zamanlar mı çoğaldı yoksa içim mi soğudu mevsimden sebep derken,
şarkı bitti
ısındım.