25.03.2013

bile



ben çoğu zaman , sarılıp göğsüme bastırırken bile kırabilirim sevdiğim şeyi




.

16.03.2013

bi portakal suyu iyi gelir



Sen işte..Mırıldanıyorsun kendi kendine..
Dönüşü yok yaptıgın hiçbirseyin... Sözcüklerden inşa ettiğin ülkeler silinip gidiyor bir
üflemenle; senin yada bir baskasının..
Süzülüp duruyorsun kağıtlarda ;
kalem izlerinden ibaret bir dünyaya doğru... en pürüzsüz duvar tanrın oluyor, sessizliğinse sesin..
Elinde ki o küçük deftere cümleleri değil yalnızca kelimeleri düşüyorsun tek tek birbirinden kopuk, alakasız,anlamsızca..
kelimeler birleşip cümlenin kendisi olmaya başlıyor gözlerinin önünde ;izliyorsun..Yazıyorsun kargacık burgacık el yazınla, sanki bir yere
yetişiyormuşçasına aceleyle,bir başına kelimeler her şeyi ifade ediyor sanıp rahatlıyorsun..
Gerisin geri mi yoksa tam tersine sadece olduğun yerde mi hareket ediyorsun bilmiyorsun ama ileriye
dair bir adım attığını sanmıyosun... Zamanın belirteçlerinden muaf bir sessizliğin içinde, sağır
kulağına çocukluktan hatıra çan sesleri yerleştiriyorum senin için ve bu yanılsamanın sana vereceği uyku için.
Oysa ki en basında, ortasında ve sonrasında her şeyin bir yanılsama olduğunu bilirken, kendini
yine de bu yanılsamanın içine bırakabilmeni sağlayan fikir ne? Kendine söylemeyi becerebildiğin tüm yalanların
toplamısın sen ve kendinden kaçırdığın doğruların iç çekmesi...

üç aşağı beş yukarı
varlığım ve yoklugum üzerine bir küçük deneme yazma niyetiyle masanın başına geçmiştim
dün gece; bugün ki gibi serin değildi ve ben de hırkalı ve üşümüş değildim..
henüz ortada hiçbir hikâye
yoktu bu hisse ve bana ait..
Bir yaşamın içini boşaltan veya tıka basa dolduran, orda içinde bi yerde kendimizi kaybolmuş hissetmemize neden olan temel durumun
yaşanılan mutluluk ya da mutsuzluklardan öte, o yaşamın kendimize olan izlerine teğetliğinde saklı olduğuna inanıyorm uzun zamandr.
Ben de aynı senin gibi izler üzerinden hareket etme niyetiyle çalıp çırpıyorum etrafımdaki
ruh diye adlandırılan aşağılık komplekslerinden...




13.03.2013

kirpikleri konuşur mu insanın ?






parmaklarımla tek tek sayamıcağım kadar bi süredir böyle bu.
yıllar boyunca aramızda gcen çoğu konuşmaya dair pek bi sey hatırlamıyorum . biliyorsun b12den hepsi.
ama sorun yok sende bi balıksın sonucta akvaryumunda dönüp dolaşan.

çoğu zaman artık hiçbişey eskisi gibi diil söylenmelerne rağmen , birlikte bi safari macerasına ya da aborjin kabilesine katılmadıktan sonra eskisi
gibi olmasını beklemekte mumkunsuzmuş .
zaten de olmasınmış hiçbişey eskisi gibi. bunu farketmek büyük zenginlikmiş, daha bi güzelleşmişiz ;  kendimize tanımladığımız bu rafine huzur yokmuş o zamanlar. bu kökler ve dallar da yokmuş.

şimdi yüzüm ellerimin arasında ,

bana dair sana anahtar olan ne cok sey var burda. konusucak, anlatıcak hatta yazıcak ne cok sey var . susmak  ve bunları denememek soluksuz kalmak gibi , benim için. senin ?
bunu yasamayı hiç istemiyorum. kendimi değilse de seni . yazmak işte.her zaman oldugu gibi.. hiç sektirmeden bugün de !

bu sene , mum üflemek yok. geçmişten gelen ışıkları söndürmemeyi deneyelim birlikte . zaten ne kdar ki ömrü , versin bitene kadar ışığını , aydınlatsın yüzünün cocuk tarafını.


.. güneş çok güzel .. gelsene sende , öperim otuzundan ..






5.03.2013

Düşme!!



Bana , benim için olan hislernden ve içinde benim olduğum düşüncelerden değil 
yaralarından berelerinden ,
kemiklerinden yada onların sağlamlığından bahset..




bi gün gelirde aklıma takılp düşersen diye soyluyorm ; korkma sakın
endişe etme ..

1.03.2013

pervasız , hassas kalpler



simdilerde onun yere carpan bakislari sekiyor ve bana değiyor , ben havada asılı kalmış bi cumleyi tutup,  bi yere koyuyorum.
sanırım biraz yoruluyorum ama 
şemsiyeme çarpan üzgün kelimelere rağmen 
mutluyum 
.