Alt dudağımın sol iç köşesindeki yarayı kemiriyorum ve öyle tadıyorum yasanmışlığımı ben, kendi kendine israf olan bir
gecenin eşiğindeyken.... Yarım yamalak bir nefes alıyorum işte alabildiğimce , sol bileğimde klavye sıcaklığı,parmaklarımda uyusukluğu..
belleğe sinmiş birkaç cümleyle birlikte, görünen yarımı var etmekte bi kaç satır işte..
Zihin uyanık ,gözler uykuya teğet..
belli belirsiz kendisini gösteren yarın, gözlerimin önünde ..
ne çok dünya, ne çok nefes, ne çok yarın dönüp durmuş bu beyaz körlükte..
Oysa ne bir dünya,
ne bir yarın, ne de bir nefes bildirmez kendisine ait olanı bir başkasına,
hep kendi etrafında döner hafifçe..
çokta sorgulamadım aslında bende, bıraktım herseyi oluruna,herkesin kendi bildiği yola..
Sadece bir nefes alımı düşlerden ayıklanmışsa eğer
gerçeeklik denen bu doğrusal olmayan dünya düzlemi
hiç hemde hiiç üzerine düşmeden olduğu gibi bırakıvermeli,
tam şu anda hemde
bunun gibi birşey hayat denemeleri..