17.09.2015

sükunet




Birbirini anlayan insanlar haklı çıkmak için uğraşmaz , uzatmazdı. 
Yazdı hem , kalabalıktı ; birde birbirimizi bunaltmaya ne gerek vardı . Zaten günler ağızlarından mutsuzluk saçanlarla doluydu  , hep konuşan ama hiç dinlemeyenlerin ülkesine ait bayrağı uzaktan bile tanır olmuştum. 
Ama onun zaman zaman sözcüklerden emekli oluşunu hiç dert etmezdim çünkü ; tek bi yudumla aklına düşerdim , geri gelirdi, bilirdim. Ay*ın evrelerini parmağının ucuyla çizdiği sırtım rüyasına girerdi ama bana uyur/uyanık anlattığı yeniay ona göre yeterliydi. Soruya ya da cevaba luzüm yoktu , anlaşmanın bir yolunu bulmuştuk .
Ben,
bana sözcüklerle sunduğu sukünete yerleşmiştim , onu bilmem ama bence talihliydim . 



olmalı





hiç sarhos olmadığında bile sallanarak yürüdüğn bir yol,
susmayı , konuşmaya tercih ettiğinde ; seninle susacak ve
mutlu olduğunda bile dağılıp , taşmana neden olacak bir adam, 
en sıkıntılı dönemlerinde de seni heycanlandırıcak yeni kitap ve müzikler..



16.09.2015

deniz





O, cümleleri bi araya getirdiğinde ben, durgun , sakin ve serin bir denizi seyrediyor gibi olurdum.
Yüzüme baktığında , güneş batardı en sevdiğim coğrafyada . 
Sorduğu soruların cevapları bir balık teslimiyetiyle düşerken sandala, en sevdiği kelimeler oltadan düşer, kıyıya vururdu 
o duyamadan.





15.09.2015

tuhaf



Ben yavaşça düşerken dünyaya, en olmayacak yerde duruveren , yarıştırdığımız o yağmur damlalarından en tuhaf olanıydım . 

pencere pervazına tutunduğumu tahmin etmen üzere,  yazarken durup bi yere sabitlenen bakışlarının hatrı var ..

işte sen beni önce ordan tanırsın. sonra can bulur ellerim, saçlarım. 




14.09.2015

mesela.





çiçekli elbiselere inanıyorum.
suratındaki ifade ne olursa olsun , neşesizliğini saklayabildiğin ve nasılsın sorularına karşı bi cevap olarak giydiğin en başarılı şey.
hırka , asla değil mesela.




12.09.2015

rafine







çoğu zaman bilinçaltının büyük bi titizlikle kenara ayırdığı , sakladığı ve görmelere kıyamadığı o şeye* rüyalarla ulaşabiliyorum.
yazıyorum , orda bile küçük kağıtlara notlar alıyorum.
gerçekliği uğruna bahse girip , sonra rüzgarın  balkon kapısındaki jaluzi tıkırtısıyla hiç ettiği bahis ortamının yokoluşuna tanıklık ediyorum ,
yastığımın altında kalem arıyorum hatta.
gün içinde flashbacklerle hırpalanıp huzuru bi fincan çayda ve bi audrey filminde buluyorum , ne garip.

oysa az sonra kararıyor hava , başlıyor yağmaya , erken davranmışım diyorum günün huzurunu tanımlamaya
saçımdan koluma düşen damla hiç şaşırtmıyor , yine rüyamı hatırlatıyor bana.

işte tam o an ,

 *bugün ,
bütün hikayeleri sadece ben yazayım , bütün filmleri sadece ben izleyeyim , bütün kitapları sadece ben okuyayım istiyorum.

sen , tüm çiçekleri bana topla , sustuğun tüm kelimeleri bana fısılda istiyorum*

notu geliyor aklıma.





11.09.2015

beni biliyorsun





kafamı mesgul etmeyi seviyorum.
bunu yazarak yapmayı ve akabinde senin kafanı mesgul etmeyi daha çok seviyorum.
okumanı , okurken zihninde dört yüz metre engelli koşan kelimelerin , doğru yerlerde kanat çırpmasını ve göz bebeklerini büyütmesini hayal ediyorum.
kimseyle yarışmıyorum.
tek* olmasına yıllar önce karar verdiğin hiçbir hissin yeni sahibi olamam.
ben ,
yeryüzü kelimesini bi kağıda yazıp , cebine koyan ve gökyüzü olmasaydı eğer yere ne derdik sorusunu sorduranım sana.

kim yapıyor şu zamanda, 
sana kelimelerden ve hayallerden bahsediyorum .




10.09.2015

mükemmel değildik hiç





bir kaç tatlı şarkımız,  küçük kalp çırpıntılarımız vardı,omuzlarımızın birbirine değdiği an kadar azdı yaşadıklarımız.
zeytinyağı tonundaki gözlerime anlam katardı okuduklarım , kitaplarım , romanlarım ve kahramanlarım
her yazı için ayrı çizilmiş resimlerim vardı eskiden , siyahlarım , grilerim ve saçlarım

çeşitli mutluluk maskeleri altında -her zaman değil , zaman zaman - içlenen kalbin ,
elmacıklarının altında ince bi hüzün çizgisi oluşturmalı aklına geldiğimde , her gülüşünde o çizgiden sallanmalıyım

iç denizlerimin su seviyesi yavaş yavaş yükselirken ,bir dağ esintisi kıvamıyla havalanırdı göz kapaklarım , kirpiklerim ve yaşlarım

değişik yönlerden rüzgarlar eserdi yokluğuna doğru
serin bi eylül , sabaha karşı  saçlarının kıvrımlarından kayıp düşmüş olmalıyım





9.09.2015

herpes




bağışıklığımla imzaladığı barışı bu sabah bozmuştu 
saatler ilerledikçe bi orda bi diğer tarafta farkettiğim uçukların dudağımı öpülemez kılmasına moralim bi hayli bozulmuştu.  






8.09.2015

dünya





dünya mutsuzluğuyla yastığımın samimiyetine sarıldığımda , değmesin hiç kimse ne uykuma ne uykusuzluğuma . 
 tüm dünya benim - sen dahil - gözümü kapattığımda .





4.09.2015

bazı odalarda kahveler daha geç soğuyor değil mi ?




***önce sadece gülümsüyor sorduğum soruya karşılık .
sonra dizlerinin üzerine koyuyor başını. yıllardan beri ilk defa konuşmuş , yorulmuş gibi . nefesi bile düzensiz , göğsü inip kalkıyor.
burdayım demek ister gibi elimi koyuyorum omzuna ,  kırlangıçlar gibi titriyor .
omzu öyle bi yer ki , orada dünya dönmüyor.





dört




hava,
çıplak ayak bastığım taşlar kadar , balkonda unuttuğum bi hırka kadar serindi.
saçlarıma oldukça nazik davranıyordu rüzgar .
yaprakların müziği , ağaçların şarkısıyla iç içe geçmiş , dinlemek isteyen herkes duyabiliyordu
perdeleri çekilmiş , ışıkları sönük olanlarda vardı ve bence onların kalpleri de kapalıydı 
düşünüyorum da ;
benim dört odaya sığdırdığım şeyler , onların bir odacıklı kalbine ne kadarda fazlaydı .





1.09.2015

güzbilgisi - repost .



 bir yıl önce bugün. tekrar okumak ister misin ? 

***




bak ne güzel kaynıyor  porselen demlik ,
kimbilir ne diyor tıslayan buhar .
sahiplenmeyenin kalmadığı ay , nasıl da sömürüyor yazın yerini.
sessizce , küçük ünlü uyumu dahil her kurala uyarak , parmak uçlarını üşütüp , adını söylerken dudaklarını mutlu ederek yerleşiyor tarihe.

iklim değişiyor.
ahşap korkuluğa bıraktığını aldım.
ellerimi ısıtan bi fincan ve içimi ılık bi çaydan başka bişey istemezdim zaten.

hırka mevsimi geliyor
aynı senin gibi , 
sağım solum belli olmasa da bana gülümsemeyi ihmal etme
diyen gökyüzünü kıramazdım .




Bensenicozdumevreni






Ben Seni Çözdüm Evreni*nde yaşayan insanlardan uzak durmam gerektiğini uzun zaman önce anlamıştım .
anlamıştım ve dudaklarimin iki yaninda zoraki gülümsememle oluşan o iki kıvrımdan başka bişey göstermemiştim onlara


ne sesime saklanan onsekiz yaştan ne gözlerime sinen küçük bulutlardan , yoktu haberleri


Ben Seni Çözdüm Evreni*nde yaşayan insanların kavanozlara sıkıştırıp kapakları sıkıca kapatarak ve işte tam da böyle olmalılara sığınarak oluşturdukları Herkes Gibisin Huzur Evi *nde yaşayamazdım zaten , benim alışık olduğum gibi aydınlık değil pencereleri.

 üzgün değildim anladıklarımdan.



*hemcinskaosu*